Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi ile Karadeniz Bölgesi arasında bir geçit görevi gören Çorum, sadece coğrafi olarak değil, tarihi ve kültürel olarak da bir köprü vazifesi görmektedir. Hititlerin başkenti olarak bilinen bu kadim şehir, tarih öncesi çağlardan Osmanlı’ya, oradan da günümüze kadar birçok uygarlığın izini taşır. Arkeolojik kalıntılar ve tarihi belgeler sayesinde, Çorum’un insanlık tarihine ışık tutan bir açık hava müzesi niteliğinde olduğu söylenebilir.
Tarih Öncesi ve İlk Uygarlıklar
Çorum’un bilinen tarihi, MÖ 6000’li yıllara kadar uzanır. Yapılan kazılarda özellikle Alacahöyük ve Hattuşa çevresinde elde edilen bulgular, Neolitik ve Kalkolitik dönemlere ait yerleşimlerin burada kurulduğunu göstermektedir. Bu dönemlerde Çorum ve çevresi, tarım ve hayvancılıkla uğraşan yerleşik topluluklara ev sahipliği yapmıştır.
Daha sonra gelen Tunç Çağı, Çorum’un tarihsel anlamda en parlak dönemlerinden birini başlatmıştır. Alacahöyük’te keşfedilen kral mezarları, bu dönemde bölgede güçlü bir idari sistemin var olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı zamanda Anadolu’da yazının ilk örnekleri de bu bölgede görülmeye başlamıştır.
Hititler Dönemi: Hattuşa’nın Altın Çağı
Çorum’un dünya çapında tanınmasının en büyük sebebi, Hitit Uygarlığı’nın başkenti Hattuşa’nın bu topraklarda yer almasıdır. MÖ 17. yüzyıldan itibaren bir imparatorluğa dönüşen Hititler, Çorum’u başkent ilan ederek buradan tüm Anadolu’ya hükmetmişlerdir. Hattuşa Antik Kenti, o dönemin en gelişmiş şehircilik anlayışına sahipti; surlarla çevrili, tapınakları, sarayları ve yazılı tablet arşivleriyle büyük bir uygarlığın merkezini oluşturuyordu.
Hititlerin düşüşüyle birlikte Frigler, ardından Kimmerler, Lidyalılar ve Persler bölgeye hâkim olmuştur. Her uygarlık, Çorum’a kendi kültüründen izler bırakmıştır. Bu da şehri bir medeniyetler mozaiğine dönüştürmüştür.
Roma ve Bizans Dönemi
MÖ 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetine giren Çorum, bu dönemde önemli bir askeri ve ticari merkez hâline gelmiştir. Roma yolları üzerinde yer alması, kentin gelişmesini sağlamıştır. Roma’nın ardından Bizans İmparatorluğu döneminde de Çorum, dini ve idari açıdan önemli bir yerleşim olmayı sürdürmüştür. Bu dönemde birçok kilise, manastır ve küçük kaleler inşa edilmiştir.
Selçuklu ve Osmanlı Dönemi
1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Çorum, Türklerin hâkimiyetine girmiştir. Danişmentliler döneminden itibaren bölgede Türk-İslam kültürü yayılmaya başlamıştır. Selçuklular ve sonrasında Osmanlılar döneminde Çorum, hem ticari hem de kültürel açıdan gelişmeye devam etmiştir.
Osmanlı döneminde özellikle bakır işçiliği, ahşap oymacılığı ve leblebi üretimiyle tanınan bir şehir haline gelmiştir. Medreseler, camiler ve hanlar gibi önemli yapılar da bu dönemde inşa edilmiştir. Ayrıca Çorum, Amasya sancağına bağlı önemli bir yerleşim merkeziydi.
Cumhuriyet Dönemi ve Günümüz
1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Çorum, il statüsü kazanmış ve modernleşme sürecine girmiştir. Eğitim, sağlık ve sanayi alanında yatırımlar yapılmış; özellikle leblebi üretimiyle ulusal çapta tanınan bir marka şehir haline gelmiştir.
Günümüzde ise Çorum, hem tarımsal üretim hem de sanayi alanında önemli bir konuma sahiptir. Aynı zamanda turizm açısından da özellikle tarih ve kültür meraklıları için cazip bir destinasyon olmayı sürdürmektedir.